YÜKSÜZ HAMAL
Soğuk havada hızlı nefes almaktan genzi öyle kurumuştu ki koşmayı bırakıp yavaşça yutkundu. Motor sesini duyup başını kaldırdığında duraktan hareket eden otobüsü gördü. Bir umut gözünü kısıp numarasını okumaya çalıştı. “Of! Evden çay içmeden çıksan ölürdün sanki! Diğer otobüs 15 dakika sonra gelecek.” diye kendi kendine kızıp durağa ağır adımlarla yürüdü.
Duraktaki bankta uzanırken gencin geldiğini görünce doğruldu yaşlı adam.
-Günaydın delikanlı.
Kabanının yakalarını kaldırıp ellerini cebine sokarken fütursuzca başını salladı genç. “Geç kaldım! Hoca derse almayacak yine. Bu sefer bırakacak kesin. Of! Of! Mahvoldum…” diye kendi kendine hayıflanıyordu. Bakışlarını yola çevirince gelen taksiyi gördü. “Hıh!” diyerek yola yaklaştı. Elini kaldırmaya yeltendiğinde koluna yapışan bir el onu durdurdu. Arkasına dönüp elin sahibini ittiğinde taksi önlerinden çoktan geçip gitmişti. Genç sinirle;
-Ne yapıyorsun be adam? Otobüsü kaçır, taksiyi kaçır. Ne yapayım ışınlanayım mı?
Düştüğü yerden kalkıp üstünü başını düzeltti yaşlı adam.
-Şimdi gidemezsin, seninle işimiz var.
Genç, anlamaz bakışlarla ellerini iki yana açtı.
-Ne işi?
-Gel gel, otur.
İhtiyarın çamurlu botlarından nasibini almış bankı şöyle bir süzdü genç.
-Eyvallah, iyiyim böyle.
“Sabahın kör saati, nereden de denk geldik!” diye geçiriyordu içinden.
-Soru soracak kişisi olmayanların muhatabı denk gelenlerdir.
-Tövbe estağfurullah!
-Estağfurullah mı? Muhatabını buldun yani?
-Ne sorusu, ne muhatabı amca?
-Nasıl yani? Hiç sorun yok mu?
-Valla şuan sorum yok da sorunum var galiba.
Genç bir taraftan da saatini kontrol ediyordu. Yaşlı adam, oturduğu bankın yanındaki çuvalı kurcalamaya başladı. Bir yandan çuvalı eliyle yoklamaya devam ederken ne çıkaracağına göz ucuyla bakan gence döndü.
-Her arayana nasip olmayan, bulanın da karşılığını veremediği bir şey vardı burada ama bulamadım şimdi. Al, bir de sen bak!
Genç, çuvalı aniden uzatan ihtiyarı şöyle bir süzdükten sonra tereddütle aldı. İçine bakınca gülmeye başladı.
-Amca bu boş, o aradığın neyse bulamazsın tabii.
-Göremiyor musun? Hep taşıyorum ben bunu. Ağır bu çuval, hem de çok ağır. Nasıl boş olsun?
Gencin söylediklerine sinirlenen yaşlı adam, çuvalı bir hışımla aldı.
-Neyin hamallığını yapıyorsan çok şanslısın amca, işin bayağı kolay.
-Bilmem ki neyin hamalıyım ben.
Kafasını hüzünle öne eğen ihtiyar, neden sonra başını bir anda kaldırdı.
-Peki senin sırtında ne var?
Genç, başını çevirip kaşlarını çatarak sırtını göremeye çalıştı.
-Bir şey mi var?
Sonra güldü yaptığı harekete “Kime ne soruyorum? Bende de var bir şeyler ama hayırlısı.” diye düşündü.
-Amca derdimiz olmuş derya, biz içinde boğuluyoruz. Bırak yükü, soruyu, aramayı, bulmayı gözünü seveyim. Hava zaten buz gibi, uğraşma benimle.
-Çok sıcak delikanlı!
Bunu söylerken paltosunu çıkarmış, üzerinde yalnızca ince bir gömlekle kalmıştı yaşlı adam.
-Ne sıcağı amca, kışın ortasındayız.
-Yangını görmüyor musun?
-Neresi yanıyor onu bilmem ama kafanın dumanı üstünde amca. Az sonra soğuktan da çatlarsa hiç şaşırmam.
Yerdeki kabanı alıp sitemle uzattı.
-Giy şunu, donacaksın. Zaten geç kaldım. Uğraştırma beni.
Kabanı kucağına alan ihtiyar banka yavaşça oturdu ve söylenmeye başladı.
-E bilmiyorsun tabii. Normal. Bilmiyorsun ki.
-Neyi bilmiyorum amca?
-Bilse sormaz, bilmiyor işte. Bir gün öğrenecek ama. Bak onun da yükü var. İnsan ne taşıdığını öğrenmeden ölür mü hiç?
-Amca ne yükü? Yüküm müküm yok benim. Ölüm falan deme sabah sabah.
-Sence ölüm güzel midir delikanlı?
-Nereden bileyim amca, tecrübe etmedim hiç.
Genç, otobüsün hala neden gelmediğini sorguluyordu. O anda sokağın başında belirdiğini gördü ve otobüse yöneldi.
-Oh nihayet!
-İnsan esirgendiği şeylerden yoksun olduğunu zanneder delikanlı!
Genç, aldırmadan otobüse bindi. Oturduğunda durağa baktı. Kimse yoktu. “Allah Allah!” diyerek kaşlarını çattı ve “Umarım çok geç kalmam. Daha sabahtan başladı aksilikler.” diye geçirdi içinden. Birkaç dakika sonra otobüsün her zamankinden farklı bir yola saptığını fark etti. Şoför yolcuları şöyle bilgilendirdi: “Buzlanma sebebiyle bir zincirleme kaza olmuş. Bir otobüs ve bir taksi iki kamyonun arasında kalmış. O yüzden yol kapalı.”
Genç bir anda gerildi. “Bak Allah’ın hikmetine! Otobüsü iyi ki kaçırmışım, iyi ki binememişim taksiye. O amca da kesin o yüzden çıktı karşıma, kesin.” diye düşündü.
Yolculuk sırasında şoförün telefonla konuşmasına kulak misafiri olduğunda kazaya karışanların kaçırdığı otobüs ve yaşlı adam engellediği için binemediği taksi olmadığını öğrendi.
Zeynep Çitil