Menü Kapat

Taha Abdurrahman, Jürgen Habermas ve Gazze

Peren Birsaygılı Mut / Fayrap

1944 senesinde Fransız sömürgesi altındaki Fas’ta dünyaya gelen çağımızın en önemli Müslüman filozoflarından Taha Abdurrahman, geçtiğimiz günlerde İslam Düşünce Enstitüsü’nün davetlisi olarak Türkiye’deydi. Önce İstanbul’da, ardından ise Ankara’da çok kalabalık bir dinleyici topluluğu önünde konuşma yaptı. Kıymetli Taha Abdurrahman Hoca’nın İstanbul’daki konferansının ana başlığı “Özgün Bir İslam Felsefesini Nasıl Kurarız?” olarak belirlenmişken, Ankara’daki konferans ise “Müslümanca Düşünmek Nasıl Olur?” başlığı altında gerçekleşti. Ne yazık ki, şehir dışında olduğum için çok istememe rağmen İstanbul’daki konferansa katılamadım. Konferans kitapçığı okumakla ve katılan arkadaşlarımın izlenimlerini dinlemekle yetinmek zorunda kaldım. Hepsi de fevkalade heyecanlı ve çok istifade ettikleri bu konferansa katılabildikleri için mutluydular. Ancak Taha Abdurrahman’ın bütün o değerli konuşmalarının yanı sıra söylediği bir söz vardı ki, hepimizi derinden etkiledi.

Taha Abdurrahman hocaya, şu anda ne olmak ne olmak isterdiniz diye sorulduğunda verdiği cevap aynen şöyleydi: “Gazze’de mutlak şerre ve kötülüğe karşı mücadele veren bir genç olmak isterim.” Bütün ömrünü çalışmaya adamış, pek çok dile çevrilen onlarca kitap yazmış, 80 yaşındaki Müslüman bir filozofun yerinde olmak istediği kişi Gazze’deki Siyonist zulme karşı korkusuzca direnen yirmili yaşlardaki gençlerden birisiydi. Siyonizm’in 100 seneden fazladır süren icraatlarını mutlak şer ve kötülük olarak tarif eden Taha Abdurrahman’ın dinleyicilerden büyük alkış alan bu sözleri, bir başka gerçeği daha gösteriyordu bütün dünyaya.

Batı felsefesinin Gazze’deki soykırım karşısında etik olarak iflasının ardından dimdik duran ve korkusuzca hakikati haykıran Müslüman bir filozof vardı karşımızda. Batı felsefesinin yaşayan en büyük isimlerinden olarak kabul edilen 94 yaşındaki Jürgen Habermas, Taha Abdurrahman’ın mutlak şer ve kötülük olarak tarif ettiği İsrail’i aklamak için her şeyi yaparken; Taha Abdurrahman, neredeyse Habermas ile aynı yaşlarda olmasına rağmen cephede İsrail’e karşı mücadele etmeyi diliyordu.

Jürgen Habermas, pek çok başka batılı filozof gibi Siyonizm’in fikri rehineliğini yaparken, Taha Abdurrahman ise alabildiğine özgürdü yani. Habermas, jübilesini 7 Ekim’den bu yana yarısı çocuk 40.000’den fazla Filistinliyi katleden soykırımcı İsrail devletinin yanında yaparken Taha Abdurrahman ise bir ömür süren çalışmasının bakiyesini hakikatten yana bir duruşla daha da taçlandırıyordu.

Teodor Adorno’nun 1956 senesinde arkadaşı Max Horkheimer’e yazdığı Almanca bir mektup var. Adorno bu mektupta, Arapların kendilerine sığınan Yahudileri katletmek için hiçbir fırsatı kaçırmadığını yazar. Filistin topraklarında, henüz 8 sene önce tarihin gördüğü en büyük trajedilerinden birisi yaşanmış ve yüzbinlerce insan bir gecede evlerinden sürülmüş olmasına rağmen bundan hiç bahsetmez bile. Horkheimer da, Leo Löwenthal da, Herbert Marcuse da bahsetmezler. Gerçekte hepsi de Siyonizm’in fikri rehineleri ve Siyonizm’in kolonyal siyasetini meşrulaştıran aparatçıklar olmalarına rağmen özgür batı aklı ve felsefesinin dev isimleri gibi pazarlanırlar bizlere de. Kitapları, pek çok kitapevindeki en güzel raflarda sergilenir. Sosyal bilimci, filozof ve eleştirel düşünür olarak baştacı edilirler.

Peren Birsaygılı Mut Kimdir?

İzmir doğumlu. Belgesel metin yazarı. Ortadoğu, özelde Filistin direniş edebiyatıyla ilgili çalışmaları var. “Suriye edebiyatının tanıtımına sağladığı katkı ve Suriye halkının davasına olan adil bakış açısı” nedeniyle Global Justice Organization tarafından Nizar Kabbani Nişanı’yla ödüllendirildi. 2023 Türkiye Yazarlar Birliği özel ödülü’nün de sahibidir. Kitapları: Zeytin Ağaçlarının Arasında: Filistin Direniş Edebiyatından Portreler (2018), Kalem ve Tüfek Büyük Filistin İsyanı’ndan Portreler, 1936-1939 (2022).

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ