Haber: Muhammed Işık (TYB Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi)
TYB Ankara’da bu hafta, ‘Emir Timur’un Mirası ve Türk Tarihindeki Yeri’ konuşulduTürkiye Yazarlar Birliği (TYB) Ankara Şubesi, bu hafta tarihimizin en çarpıcı ve tartışmalı figürlerinden biri olan Emir Timur’u konu alan özel bir söyleşiye ev sahipliği yaptı.
“Türk Tarihinde Emir Timur ve Mirası” başlıklı etkinlik, TYB Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Müslüm Işıklar’ın yönetiminde gerçekleştirilirken, tarihçi Dr. Muhammed Emin Koçak konuşmacı olarak katıldı. Söyleşide, Timur’un fetihlerle dolu yaşamı, devlet yönetimindeki eşsiz stratejileri ve arkasında bıraktığı kalıcı miras ayrıntılı bir şekilde ele alındı.
TİMUR TARİHİ SEFERLER TARIHİDİR
Dr. Muhammed Emin Koçak, Emir Timur’un iktidara giden yoldaki seferlerinden söz ederek konuşmasına başladı. “Timur tarihini bir ‘seferler tarihi’ olarak değerlendirebiliriz,” diyen Koçak, Timur’un yaklaşık yedi yıl süren fetihleri arasında, Osmanlı’yı derinden sarsan Ankara Savaşı’nın da yer aldığını belirtti. Bu dönemin ardından, kudretli hükümdar Semerkant’a dönerek yeni bir hedefe, Çin seferine hazırlandı. Ancak, bu zorlu yolculuk sırasında Timur hayata gözlerini yumdu; fakat ardında, Asya’nın dört bir yanını etkisi altına alan bir miras bıraktı.
ONUN FETİHLERİ SADECE SİYASİ BİR BAŞARI DEĞİLDİR
‘Timur’un fetihleri, yalnızca siyasi bir başarıdan ibaret değildi’ diyen Dr. Koçak, onun, Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın ayak izlerini takip ederek yalnızca kendi komutasındaki seferlerle onun ulaştığı sınırlara ulaşma başarısını gösterdiğini ifade etti.
TİMUR-İBNİ HALDUN GÖRÜŞMESİ
Timur’un Semerkant ve Horasan’da kurduğu güçlü devlet sistemi, ileri düzeydeki istihbarat ağıyla desteklenmişti. İslam dünyasının önemli düşünürlerinden İbn-i Haldun’un, Memlük Sultanı’nın elçisi olarak Emir Timur’u ziyareti, onun entelektüel merakını ve bilime olan ilgisini gözler önüne seren bir başka önemli detaydı.
BİLİM VE SANATA DA ÖNEM VEREN BİRİYDİ
Söyleşide dikkat çeken diğer bir nokta ise Timur’un, “Türk cihan hâkimiyeti davası” olarak adlandırılan ideal uğruna giriştiği Ankara Savaşı’nın Osmanlı’nın merkeziyetçi yapısında derin izler bırakmış olmasıydı. Dr. Koçak, Timur’un yalnızca bir fatih değil, aynı zamanda bilim, sanat ve tasavvufa değer veren bir hükümdar olduğunun altını çizdi. Sarayında düzenlenen ilmî tartışmalar, onun bu alanlara olan ilgisini ve desteğini gösterirken, aynı zamanda kendi döneminde yükselen bir entelektüel kültürün öncüsü olduğunu ortaya koyuyordu.
RÖNESANSI SAĞLADI
Timur’un ismiyle bütünleşen Semerkant şehri, onun himayesinde adeta bir bilim ve sanat merkezi haline gelmişti. Koçak, Timur’un önde gelen bilim insanlarını Semerkant’a çekerek, Avrupa’daki Rönesans’ı çok önceleyen bir ilmî uyanışa zemin hazırladığını ve bu coğrafyanın o dönemin en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldiğini ifade etti. Semerkant, sadece bir başkent değil, adeta bir ilim ve irfan ocağıydı.
ASKERİ SİSTEMİ DEĞİŞTİREN BİR DEHAYDI
Savaş meydanlarında da kendine has bir strateji anlayışına sahip olan Timur, dönemin yaygın savaş düzeni olan “beşli sistemi” aşıp Altın Orda ile giriştiği mücadelede “yedi sistemi” kullanarak askeri dehasını sergiledi. Dr. Koçak, Timur Devleti’nin, Cengiz Yasası ile İslam hukukunu bir arada uygulayarak bir yönetim sistemi oluşturduğunu belirtti. Timur’un, Cengiz Han soyundan gelmediği için meşruiyetini sağlama adına “Han” unvanını kullanmamış olması da dönemin kültürel ve siyasi yapısını yansıtan önemli bir ayrıntıydı.
Zengin içerikli söyleşi, izleyicilerin sorularıyla derinleşirken, katılımcılara Timur’un çok yönlü mirası üzerine düşündürücü bir perspektif sundu. Soru-cevap bölümünün ardından, tarihe ve bilime duyulan saygıyı pekiştiren bu etkinlik sona erdi.