Deneme:
İŞYERİ VE AİLE
İşyeri aileye benzer. İşyerinde, patronlar gelirin gelmesini sağlar. Ailede ise ailenin reisi evin gelirini sağlar. İşyerinde herkesin bir görevi bir işi vardır. Başka anlamda işyeri, işçinin bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalıştığı yerdir. (Hukuki terim olarak) Aile İse aralarında kan bağı bulunan karı, koca, çocuklar, Kardeşlerin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütündür. Aile birbirlerini kan bağı ile yasal ve duygusal olarak kişilerin, nüfus kütüğünde aynı soyağacında bağlı ve yasal bir soy ismi taşır ve kendilerini o aile müessesine, sorumlu hisseden bireylerdir.
Ben her nedense işyerini ve aileyi birbirine çok benzetirim işyerinde ara işleri ve patronun direktiflerini yerine getiren işçilerdir. Patronlar iş yerinde bir düzenin olmasını sağlar ve işyerinin gelir kazanmasını sağlar. Ailede çocuklar anne babanın direktiflerini yaparak ailenin düzenini sağlarlar. Her iki kurumda da ara elemanlar olmazsa, orası bir kurum bir yuva olmaktan çıkar. Eskiden işyerlerinde Usta Kalfa ilişkisi vardı. İşçiler bir düzen içinde eğitilir ve aşama aşama en üst düzeye getirilirdi. O düzeye geldiğini de onaylayan bir ahilik kurumu vardı. Kişiler birbirine saygılıydılar. İşyerinde ast üst ilişkisi, görev dağılımı oturmuş ve deyim yerinde ise herkes yerini bilirdi. Örneğin bir musluk tamircisinde çırak kalfaya emir veremezdi. Kalfa bildiklerini işin ustalıklarını çırağa öğretirdi. Usta onlara hem bir usta hem de bir babaydı. Bir tamirat olduğunda, işin özelliğine göre Usta, kalfa veya kalfa-çırak işi yapardı. Ve o problemi tam anlamıyla çözerdiler.
İşçilerin her kariyer için belli bir yıl çalışmaları gerekirdi. Buda yetmez. Usta oldu dedikten sonra ahilik sınavından da geçer, çıraklar önce kalfa sonra da Usta olurlardı. Usta olanlar eğer bir dükkân açmak istiyorsa, ustasının onayı ve desteğiyle ihtiyaç duyulan bir mekâna dükkânı açılırdı. Kısaca o kişi o aileden Uçar başka yere konardı. Kişi uçtu diye aileden kopmaz, saygı ve sevgisinden kusur olmazdı. Bir ömür ustalarıyla ilişkileri devam ederdi.
Ailede bu ilişkiler böyledir. Çocuk ailede, abla, abi, kardeş şeklinde az üst ilişkisi ile ailede işleri yürütürler. Abla ya da abi kardeşe bir işi göstermeden, öğretmeden ondan o işi yapmasını istemezdi. Baba çocukların ailedeki işlerin paylaşımını, kişinin yaşına ve tecrübesine göre verirdi. Beklentileri de ona göreydi. Çocuklar, belli bir yaşa geldiklerinde yuvadan, aynı iş yerinde olduğu gibi uçar. Kendi çekirdek ailelerini kurarlardı. Tabii ki bir de onay vardı. Bu onayda, babadan ve büyük aileden çıkardı.
Aile işyeri düzeni eskiden birbirine çok benzerdi. Bir mahallede herkes birbirini tanır ve birbirlerine güvenirdi. Kimin hangi işi daha iyi yapacağını bilirlerdi. İşin özelliğine göre Usta gelirdi. İşin sonunda herkes mutluydu.
Şimdi sistem karma oldu sanırım. Eğitim kurumlarında da ara elemanlar yetiştiriliyor. İşin yüzde yüzünü bilmesine gerek yok çünkü sınavda, bilginin yüzde ellisini bilirse o kurumdan mezun oluyor. Saygı ve sevgi hangi yüzeyde tam belli değil. %50 ile mezun olan kişi işin yüzde ellisini yaparsa örneğin bozuk musluğu söküyor, yerine yeni musluğu takamıyorsa işin sonucunda kim memnun kalır. Ev sahibi mi? Usta mı?
Eskiden söylenen bir söz vardı şimdi aklıma geldi. Bu yüzdelere değinince …”Yarım doktor, insanı candan eder, yarım İmam da insanı dinden eder ” diye.
Bir yerde sistem tam anlamıyla kurulmaz, denetlenmez ve takip edilip, rehberlik yapılmazsa o sistem yürür mü sizce?
Aile ve İşyeri birbirine benzer demiştim. Evet, İkisinin de altyapısı temel taşları sağlam olmazsa, sistem doğru kurulup, kontrol edilmezse ikisi de çöker.
Ne yaparsan yap geçmişe bak, tecrübeye bak. Yapacağın işin amacını, hedefini doğru, sağlam kurmalısın. Sistemi araştırarak ARGE çalışmaları sonucu, seçerek kurmalısın.
İşte o zaman sen, bu dünyada ayakta kalarak, mutlu, huzurlu sağlıklı, başarılı olursun…
Türkan Emül