Menü Kapat

Uyku

Gülveren GÜNDOĞLU

Uyuma, bütün insanların kesin dinlenme zamanıdır. Uyku, insan hayatının yarısını kaplayan bir durumdur. Çocuk doğduğu zaman hemen hemen günün tamamını uyuyarak geçirir. Sadece beslenme ve altının temizlenmesi sırasında uyanık olur. Hayata alıştıkça uyuma süresi de azalır. Zamanla gece boyunca uyumaya ek olarak, gündüzleri öğlen saatlerinde bir süre daha uyur. Üç-dört yaşına gelince bu durum da ortadan kalkar ve çocuk sadece geceleri uyur.  Çocuklarda büyüme hormonu uyurken salgılanır. Yetişkinlerde derin dinlenme ve vücudun fabrika ayarlarına dönmesi sürecidir. İnsan, uyuyup uyandıktan sonra dinlenmiş, yenilenmiş, tazelenmiş ve gücünü kuvvetini toplamış olarak yeni güne merhaba der. Uyku, düşünmenin en zarif biçimidir.” – George Bernard Shaw.

İnsanlar yaş aldıkça, uyuma süreleri de azalır. Geç uyur, erken uyanırlar. Hatta birçoğu uykusuzluk problemi yaşarlar. Gecenin geç saatlerinde yatağa girip uyumak için uğraşırlar. Bu çok can sıkıcı, yorucu ve insanın yaşam kalitesini düşürücü bir durumdur. Birçok insan uyku verici bitkiler kaynatıp içerek uyumaya çalışırken, bazıları da soluğu doktorların yanında alır. Doktorun yazdığı ilaçları içerek geceleri stres yüklenmekten kendini kurtarır.  Böylece sabahları yorgunluğunu atmış,  dinlenmiş  ve normal bir moralle güne başlamış olurlar. Uyku, mutluluğun sırrıdır.

Bazı insanlar gece uykuda geçen zamanı yaşamdan saymazlar. Özellikle ileri yaşlarda olanlar, kaç yaşında olduğu sorulduğunda, mesela “Geceleri saymazsak 35 yaşındayım.” gibi cevap verirler. Biz bu insanın 70 yaşında olduğunu zihnimizde hesaplarız.

Çocukların sağlıklı olmaları, güne zinde bir şekilde başlamaları için yeteri kadar uyumalarını sağlamalıyız. Onlar oyuna dalıp veya günümüzde video izlemeyi bırakıp yatmak istemezler. Biz onları uygun bir şekilde ikna edip belli bir saatte yatırmalıyız. Çocukların hem büyümesi, hem sağlıklı olması ve okul başarısı için yeterli uykuyu almasını sağlamalıyız. Uyku, zekânın büyümesine ve kuvvetlenmesine yardımcı olur.” Leonardo da Vinci.

Yetişkinlerin de vücudunun dinlenmesi ve organların onarım işlerinin tamamlanması için uyku verici takviyeler kullanılarak yeteri kadar uyumasını sağlamak gerekir. Hayatın birçok sıkıntısını uyku çözer, ya da en azından unutturur.” Friedrich Nietzsche.

Bir de toplumların uyuması var ki çok tehlikeli bir uyku halidir. Toplumları kitlesel olarak uyutan bazı faktörler vardır. Uyumak insanı dinlendiren, gençleştiren ve tazeleleştiren bir eylemdir. Fakat topluca uyumak, ya da toplumların uyuması veya gözü açıkken uyumak insanların gaflet halidir. İnsanları miskinleştirir, tembelleştirir, beynin çalışmasını yavaşlatır. Toplumların uyuması, kandırılmasına, sömürülmesine ve maddî-manevi olarak fakirleşmesine yol açar. Toplumları geri bırakmanın yollarından biri din gibi manevi değerlerini kullanarak uyku halini yaşatmaktır. Sorgusuz sualsiz inanmalarını ve körü körüne biat etmelerini sağlamak için, tarihte çok uygulanmış bir yöntemdir. Günümüzde hâlâ geçerliliğini devam ettirmektedir.

Ortaçağda, Hristiyan din adamları insanları tam anlamıyla uyutmuşlardır. Uzun yıllar Avrupa’da büyük bir karanlık dönem yaşanmıştır. Onlar bu din uykusundan rönesans ve reform hareketleri sonucunda uyanmışlar ve normal gelişim sürecine girmişlerdir.

“Beyaz adam geldiğinde, bizim topraklarımız, onların ellerinde de İncil vardı. İncil’i verip bizi uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız onlardaydı” diyerek, dinin toplumları nasıl uyuttuğunu ve bunun zararlarını Jomo Kenyatta çok güzel anlatmıştır.

Böyle kitlesel uyku durumlarında toplumlar, uzun süre sömürge durumundan kurtulamazlar. Tarih boyunca kitleleri herhangi bir konu ile hipnotize ederek uyutan ülkeler hep kendi çıkarları için onları kullanmışlardır. Maddi ve manevi olarak sömürülen ülkeler de çağın gerisinde kalmıştır. Tavuk-yumurta misali, uyudukça geri kalmışlar, geri kaldıkça daha derin uykuya dalmışlardır. Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkeleri batılı devletler tarafından bu şekilde yüzyıllar boyunca söndürülmüşlerdir. Sömüren ülkeler, sömürdükleri ülkenin insanlarının bir kısmı ile işbirliği yaparak sömürme işlerini kolaylaştırmış. Geri kalmış ülkelerdeki işbirlikçiler olmasa, kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından üstün tutan vatan hainleri olmasa,  sömürgecilik de bu kadar yaygın ve kolay olmazdı.